“Göz dönmek” ne demek? Tarihsel kökleri, toplumsal dönüşümleri ve bugünün ruh hali
Bir tarihçinin gözünden başlangıç
Bir tarihçi olarak, geçmişi yalnızca olaylar dizisiyle değil, insanların duygusal tepkileriyle de okumaya çalışırım. Toplumların korkuları, öfkeleri, arzuları… Tüm bunlar tarih boyunca sadece savaşlarda, devrimlerde değil, dilimizin derinliklerinde de yankı bulur. “Göz dönmek” deyimi, işte bu insani taşkınlığın en çarpıcı izlerinden biridir. Çünkü burada “göz”, yani görme organı, bir anda aklın denetiminden çıkar; insan artık yalnızca görmez, “görmeye dayanamaz.”
Deyimin anlamı ve duygusal zemini
Göz dönmek, Türkçede genellikle öfkenin ya da hırsın kontrolü ele geçirdiği anları anlatır. Kişi bir anda kendini kaybeder; soğukkanlılığını, vicdanını ya da aklını bir kenara bırakır. Deyim, aynı zamanda şiddet, kıskançlık, aşırı tutku veya intikam duygusu gibi uç hislerle ilişkilendirilir. “O an gözüm döndü” diyen biri, aslında “artık düşünmüyordum, sadece tepki veriyordum” demek ister.
Bu ifadede “göz” yalnızca fiziksel bir organ değil, bilincin penceresidir. Göz dönmek ise bu pencerenin sisle kaplanmasıdır — artık dış dünyayı olduğu gibi değil, tutkuların biçimlendirdiği şekilde görürüz.
Tarihsel kökenler: Eski Türk inançlarından Osmanlı kültürüne
“Göz” kavramı, Türk kültür tarihinde daima güç, koruma ve lanet sembolü olmuştur. Eski Türk mitolojisinde göz, “nazar” ve “içsel ateş”in taşıyıcısıydı. Gözü dönmüş kişi, artık bu iç ateşi kontrol edemez hâle gelirdi. O nedenle “göz dönmek”, hem manevi körlük hem de ahlaki denetimin yitimi anlamında kullanıldı.
Osmanlı dönemine gelindiğinde deyim, halk hikâyelerinde ve divan edebiyatında sıkça rastlanan bir mecaz hâline geldi. “Gözüm döndü, felek şaştı” dizeleriyle tutkunun felakete dönüştüğü anlar anlatılırdı. Yani gözün dönmesi, yalnızca bireysel bir öfke değil, kaderin de yön değiştirmesiydi. Bu dönemde “göz dönmek”, genellikle aşk ile cinnet arasındaki ince çizgiyi temsil ederdi.
Toplumsal dönüşüm: bireysel öfkeden kitlesel cinnete
Tarih boyunca “göz dönmek” sadece bireylerin değil, toplumların da yaşadığı bir haldir. Orta Çağ’daki cadı avlarından Fransız Devrimi’nin şiddetli dönemlerine kadar, kalabalıkların gözü de “dönmüştür”. Aklın yerini öfkenin kolektif gücü almıştır. Toplumsal adaletsizliklerin, uzun süre biriken bastırılmış duyguların patlaması, “göz dönmesi”nin makro tarihsel biçimidir.
Modern çağda ise bu deyim yeni biçimler kazanmıştır. Dijital çağın hızlı tepkiselliği, sosyal medyanın linç kültürü, bireysel öfkenin saniyeler içinde kitlelere bulaşması… Hepsi “göz dönmek” olgusunun çağdaş izdüşümleridir. Bir tweet, bir haber ya da bir fotoğraf, yüz binlerin gözünü döndürebilir; akıl yerini duygusal reflekslere bırakır.
Psikolojik okuma: beyin, öfke ve kontrol kaybı
Nöropsikolojik açıdan “göz dönmek”, beynin amigdala merkezinin ani bir baskın yapmasıdır. Amigdala, ilkel savunma tepkilerini kontrol eder. Korku, öfke ve saldırganlık durumlarında prefrontal korteksi (akıl yürütme bölgesi) devre dışı bırakır. Bu anda kişi, “ne yaptığını bilmemek” hâline girer. Türkçedeki deyim, bu biyolojik gerçeği sezgisel biçimde yansıtır: Göz döner, çünkü beyin yanar.
Deyimin kültürel temsili: sanat, sinema ve edebiyatta göz dönmek
Edebiyat ve sinemada “göz dönmek”, genellikle karakterin dönüm noktasını işaret eder. Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sında Raskolnikov’un cinayet anı, Shakespeare’in “Othello”sunda kıskançlık sahneleri ya da Türk sinemasında “öfke patlaması” ile simgelenen dramatik anlar… Hepsi aynı metaforun varyasyonlarıdır. İnsan, gözünün dönmesiyle birlikte tanrısal akıldan beşerî cinnete düşer.
Bugünün dünyasında “göz dönmek”
Günümüzde deyim, sadece şiddetle değil, aşırı hırs ve tüketim tutkusu ile de ilişkilidir. “Para için gözünü döndürmek” ya da “ün için gözü dönmek” kalıpları, neoliberal çağın yeni cinnet biçimlerini açıklar. Artık insanlar öfke değil, arzuların hızına kapılarak gözünü kaybediyor. Böylece deyim, çağın ruhuna uyum sağlayarak anlamını genişletiyor.
SEO kısa yanıt: Göz dönmek ne demek?
Göz dönmek, bir kişinin öfke, hırs, tutku veya kıskançlık gibi yoğun duygularla aklını yitirmesi, kendini kontrol edememesi anlamına gelir. Deyim, tarihsel olarak hem bireysel hem toplumsal ölçekte denetimsizliğin, cinnetin ve aşırı tutkunun sembolü olmuştur.
Sonuç: göz döner, tarih tekerrür eder
Tarihi okurken fark ederiz ki, insan doğası “göz dönmesi” anlarında kendini tekrarlar. Her çağın kendi cinneti vardır; kimi zaman bir savaş, kimi zaman bir tweet, kimi zaman bir tutku anı… Göz dönmek deyimi, aklın kırıldığı o eşiği hem geçmişten bugüne taşır hem de insanın değişmeyen iç gerilimini gösterir. Dil, burada bir uyarı gibidir: “Gözün döndüğü an, tarih tekrar başlar.”
Kaynakça
- TDK, Deyimler ve Atasözleri Sözlüğü
- Ahmet Yaşar Ocak, Türk Halk İnançlarında Göz ve Nazar, Kültür Bakanlığı Yayınları
- George Lakoff & Mark Johnson, Metaphors We Live By, University of Chicago Press
- Antonio Damasio, Descartes’in Yanılgısı: Duygu, Akıl ve İnsan Beyni
- Michel Foucault, Deliliğin Tarihi